6 Haziran 2013 Perşembe

İnsan Olmanın Şartları....

Eski bir yazıttan tercüme edilmiştir…

1. Bir Vücuda Size Verilecek…

Sevseniz de sevmeseniz de bu vücut tüm yaşam periyodunuz boyunca sizin olacaktır.

2. Dersler Alacaksınız…

Hayat denilen tam zamanlı bir okula kayıt oldunuz. Bu okulda her günün ders öğrenmek için fırsatınız olacak. Bu dersleri sevebilirsiniz veya anlamsız ya da aptalca bulabilirsiniz.

3. Hatalar Yoktur Sadece Alınacak Dersler Vardır…

Büyümek, deneme yanılma yolunu kullandığımız deneyleme sürecidir. Başarıya ulaşamayan deneyler de başarıya tam ulaşan deneyler gibi sürecin bir parçasıdır.

4. Dersler, Öğrenilene Kadar Tekrar Edilir…

Sen öğrenene kadar dersler, çeşitli form ve yöntemlerle sana sunulacaktır. Dersini tam olarak öğrendiğinde bir sonraki derse geçeceksin.

5. Ders Almak Asla Bitmeyecek…

Hayatın tüm noktalarında içinde o bölüme ait bir ders bulundurmayan bir parçası yoktur. Hayattaysan öğreneceğin derslerin bulunmaktadır.

6. Buradan Daha İyi Bir Yer Yoktur…

Senin oraların buralar olduğu zaman, hemen sana buradan daha iyi gözüken yeni bir oralar verilecektir.

7. Diğerleri Sadece Senin Aynandır…

Sen kendinde sevdiğin veya nefret ettiğim bir şeyin yansımasını başkasında görmüyorsan onda olan bir şeyi sevemez ya da nefret edemezsin.

8. Hayatınla İlgili Ne yapmak İstediğin Sana Kalmış…

İhtiyacın olan bütün kaynaklar ve aletlere sahip olacaksın. Bunlarla ne yapmak istediğin sana kalmış. Seçim senin.

9. Cevaplar İçinde Yatıyor…

Hayatın soruları ile ilgili cevaplar içinde yatıyor. Tek yapman gereken İçine Bakmak, İç Sesini Dinlemek ve Kendine Güvenmektir.



Binlerce yıllık bir yazıtı elden geldiğince tercüme ettim

Sevgiyle Kalın S.S.

Beni Engelleyen Tüm Blokajları Azad Ediyorum

Tanıdığım veya tanımadığım insanlardan, bilerek veya bilmeyerek,  bana ve yakınımdaki en sevdiğim insanlara, nazar enerjisi, kıskançlık enerjisi, kötülük enerjisi, hasetlik enerjisi yollayarak, büyü, sihir, beddua yaparak veya yaptırtarak benim ve sevdiklerimin enerji alanına, aurasına giren herkesi kabule geçiyorum.  Bu insanları, yolladıkları, benim ve sevdiklerimin hayrına olmayan tüm enerjilerini, gözlerinden çıkan hasetlerini, kıskançlıklarını, kötü enerjilerini, büyülerini velhasıl;
Beni ve Sevdiklerimi Etkileyen Tüm Blokajları Azad Ediyorum.
Tüm bu enerjileri Evrene Serbest bırakıyorum ve koşulsuz şartsız Yüce Yaradan’a havale ediyorum.
Ben, Kendi Işığımı Dilediğimce ve Özgürce, İyilik ve Doğruluk Yolundan Şaşmadan, Kul Hakkı Yemeden, Kimsenin Etkisinde Kalmadan ve Sevdiklerimle Paylaşarak Yaşamayı Seçiyorum.
Ben Başarılı Olmayı, Şanslı Olmayı, Huzurlu Olmayı, Sağlıklı Olmayı, Sevgi Dolu Olmayı, Neşeli Olmayı, Bolluk ve Bereket İçinde Yaşamayı Seçiyorum. Evrenden ve Tanrımdan bunu diliyorum.
Sevgi İle Kalın
Serkan  Sorguç

Affetmek.. Kendimize yaptığımız en büyük iyiliktir.....

Bir lise öğretmeni bir gün derste öğrencilerine bir teklifte bulunur: ‘Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz?’ Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler. ‘O zaman’ der öğretmen. “Bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin.” Öğrenciler bunu da yaparlar.
- “Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!” Öğrenciler, bu işten pek bir şey anlamamışlardır. Ama ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen:
- “Şimdi, bugüne dek affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun.”
Bazı öğrenciler torbalarına üçer-beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur. Öğretmen, kendisine:
- “Peki şimdi ne olacak?’ der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar:
- “Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde? Hep yanınızda olacaklar.”
Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikayete başlarlar:
- “Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor.”
- ” Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, insanlar tuhaf bakıyorlar bana artık. Hem sıkıldık, hem yorulduk?”
Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir:
“Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkum ediyoruz.
Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir.”

Baba ve oğlu hikayesi....

Bir adam ve oğlu ormanda yürüyüş yapıyorlarmış.
Birden oğlan takılıp düşüyor ve canı yanıp “AHHHHH” diye bağırıyor.İleride bir dağın tepesinden “AHHHHH”diye bir ses duyuyor ve şaşırıyor.Merak ediyor ve “SEN KİMSİN?” diye bağırıyor.Aldığı cevap “SEN KİMSİN?” oluyor.Aldığı cevaba kızıp “SEN BİR KORKAKSIN” diye tekrar bağırıyor.Dağdan gelen ses “SEN BİR KORKAKSIN” diye cevap veriyor.
Çocuk babasına dönüp
“BABA NE OLUYOR BÖYLE?” diye soruyor.
“OĞLUM” diyor adam, “DİNLE VE ÖĞREN!” ve dağa dönüp “SANA HAYRANIM!” diye bağırıyor. Gelen cevap “SANA HAYRANIM!” oluyor.Baba tekrar bağırıyor “SEN MUHTEŞEMSİN!” Gelen cevap “SEN MUHTEŞEMSİN!”
Oğlan çok şaşırıyor, ama halen ne olduğunu anlayamıyor.
Babası açıklamasını yapıyor,

“İnsanlar buna YANKI” derler.Ama aslında bu “YAŞAM”dır.
“Yaşam daima sana senin verdiklerini geri verir.
Yaşam yaptığımız davranışların aynasıdır.
Daha fazla sevgi istediğin zaman daha çok sev!
Daha fazla şefkat istediğinde daha fazla şefkatli ol!
Saygı istiyosan insanlara daha çok saygı duy.
İnsanların sabırlı olmasını istiyosan sende daha sabırlı olmayı öğren.
Bu kural yaşamımızın bir parçasıdır,her kesiti için geçerlidir.”
” Yaşam bir tesadüf değil,yaptıklarınızın aynada yansımasıdır.”

Bir fincan kahve hikayesi....

Bir gün bir Felsefe profesörü, elinde birkaç kutu olduğu halde derse gelir. Ders başladığında, hiçbir şey söylemeden, önüne büyükçe bir mayonez kavanozunu alır ve ağzına kadar tenis topları ile doldurur ve öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar. Öğrenciler ittifakla kavanozun dolduğunu ifade ederler. Bu sefer profesör önündeki kutulardan bir tanesinden aldığı çakıl taşlarını, çalkalayarak kavanoza döker.Böylece çakıl taşları kayarak, tenis toplarının aralarındaki boşlukları doldurur ve öğrencilere tekrar kavanozun dolup dolmadığını sorar, onlar da ´evet´ doldu derler.Profesör bu defa masanın üzerindeki diğer kutuyu eline alır ve içindeki kumu yavaşça kavanoza döker. Tabii Ki kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki boşlukları doldurur. Ve tekrar öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar.Öğrenciler de koro halinde ´evet´ derler. Bu sefer profesör masanın altında hazır bekleyen 2 fincan kahveyi alır ve kavanoza boşaltır.Kahve de kumların arasında kalan boşlukları doldurur. Öğrenciler gülerler!

Profesör öğrencilerin gülüşünü destekleyerek ´eveet´ diyerek; ben ´Bu kavanozun sizin hayatınızı simgelediğini ifade etmeye çalıştım ´ der.

Şöyle ki; Bu tenis topları hayatınızdaki önemli şeylerdir; aileniz, çocuklarınız, sıhhatiniz, arkadaşlarınız ve sizin için önemli olan şeylerdir. Diğer şeyleri kaybetseniz de, bu önemli şeyler kalır ve hayatınızı doldurur. O çakıl taşları ise daha az önemli olan diğer şeylerdir; işiniz, eviniz, arabanız vs. Kum ise diğer ufak tefek şeylerdir.

´Şayet Kavanoza önce kum doldurursanız…´ diye, anlatmaya devam eder, ´çakıl taşlarına ve özellikle de tenis toplarına (yeterli) yer kalmaz. Aynı şey hayatımız için de geçerlidir.

Vaktinizi ve enerjinizi ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz, önemli şeyler için vakit kalmayacaktır . Dikkatinizi mutluluğunuz için önem arz eden şeylere çevirin. Çocuklarınızla oynayın. Sağlığınıza dikkat edin. Eşinizle yemeğe çıkın. Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın.

Öncelikle tenis toplarını kavanoza yerleştirin. Öncelikleri, sıralamayı iyi bilin . Gerisi hep kumdur.

Bu ara bir öğrenci sorar;

´Peki, o iki fincan kahve nedir?´

Profesör gülerek:

´Bu soruyu bekliyordum. Hayatınız ne kadar dolu olursa olsun, her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan kahve içecek kadar yer vardır…!!!”

Öfkelenince neden bağırırız?

Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş.

Öğrencilerden biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş “ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak
ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?” diye tekrar sormuş.

Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: “İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”

“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”

Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.

Hayallerin peşinden koşmak...

Hayallerinizin peşinden ne kadar koşabilirsiniz? 
Bu hayalleri gerçekleştirmek için yeterince cesaretiniz var mı? 
Yeterince güçlü müsünüz? 
Özgür olmanın bedelini ödemeye hazır mısınız? 
Sırf hayallerinizin pesinde koşmak ve kendinizi ben de buradayım diyerek hissetmek için, rahatınızdan, konforlu yaşantınızdan vazgeçebilecek misiniz?
Bütün bu soruların cevabi evet ise, adim atmadan önce son bir kez düşünün, bilin ki kendinizi yasamayı seçtiğiniz an, önünüze asmanız gereken bir sürü engel ve başarmanız gereken bir sürü sınav çıkacak. Egonuz sizi kendi kutucuğuna geri sokmak için tüm gücüyle çalışacak ve en kötüsü en yakınınızdakilerin aslında iyi gün dostu olduklarını anlayacaksınız. Size destek vereceğine inandığınız herkes, sanki bu dünyada değilmiş gibi sırra kadem basacak.
Ok yaydan çıktığı an, tüm bunlara hazırlıklı olun. Tüm bu zorluklara rağmen insanın kendini yaşaması gibisi yoktur. Çünkü hepimiz tam ve bir bütünüz. Kendi enerjisini hisseden insan, aslında sonsuz bir ışık olduğunu görmeye başlayacak ve farkındalığı artacaktır. Teker teker hayallerini yakalamaya başlamak insana ben her şeyi yapabilirim hissini getirir.
Bu noktada tehlike çanlar tekrardan çalmaya başlar. Aman dikkat, kalbinizin derinliklerindeki vicdan, merhamet ve saflığı hiç bir zaman kaybetmeyin. Hayallerinizin peşinden koşmaya başlamadan önceki halinizi hiç aklınızdan çıkarmayın.
Neredeydim ve nerelere geldim. En önemlisi, nasıl ve ne koşullara göğüs gererek geldim olgusunu daima kendinize hatırlatın. Hatırlatın ki elde etmiş olduğunuz kazanımların farkındalığını, başarmanın verdiği hazzı hep yaşayın.
İnsan bir şeyin değerini ya kaybettiği zaman ya da ona ulaşmak için çektiği zorlukları, gösterdiği cesareti, vermiş olduğu mücadeleyi unutmayınca bilir. Siz Unutmayan Taraf olun. Kendisini keşfeden, ayaklarının üstünde güçlü duran, sevdiği her şeye sımsıkı sarılan onları koruyup kollayan, çevresine sevgi ve mutluluk enerjisi yayan kişi olun.
Kısacası kendiniz olun ve kendi BEN’inizi yaşayın.
Sevgi ile kalın…. S.S.

13 Şubat 2013 Çarşamba

Sevgiyi Yaşamak ve Yaşatmak


Hayatta en değer verdiğiniz kişi kimdir?
Anneniz mi? Babanız mı? Kardeşiniz mi? Çocuğunuz mu? Eşiniz mi? Sevgiliniz mi?
Kimin için her türlü fedakarlıkta bulunmaya her an hazırsınızdır?
Kalbinizde ne olursa olsun kalacak olan kişi kimdir?
Tek bir isim veremediniz değil mi?

Kalbinizi açtığınız sevginizi paylaştığınız sizin için çok önemli olan birden fazla insan var. Sevdikleriniz size ne derse desinler ne yaparlarsa yapsınlar onlardan vazgeçemezsiniz.
Önemli olan sevginizi sevdikleriniz ile ne düzeyde paylaştığınız değil mi?
Bazen " Beni neden anlamıyorlar" dediğinizde acaba siz mi anlatamıyorsunuz? yada anlamaları için gerekli enerjiyi mi onlarla paylaşmıyor musunuz?

Kuantumda "aynalık yapmak" diye bir teori vardır. Atalarımız bunu "ne ekersen onu biçersin" diyerek çok güzel ifade etmişler.
Siz karşınızdakinin sizi anlamasını isterken, sevdiklerinizi ne kadar anlıyorsunuz?

İlgi şefkat beklerken, acaba o kişiyi, akşam geldiğinde nasıl karşılıyorsunuz. Ellerinizi iki yana açıp sarılarak mı yoksa önünüzde çapraz olarak birleştirerek mi?  Bir başka değişle gel, enerjim, sevgim, kalbim sana açık al ve hisset mi? Bugün çok kötü bir gün geçirdim kimseyle uğraşacak halim yok koruma duvarımdan kimsenin geçmesine izin vermiyorum beni rahat bırakın mı?
Bu gün bir değişiklik yapın hayatınızda. Kalbinizde en değer verdiğiniz kişi veya kişiler kimse onları ilk gördüğünüzde sevgi ile sarılın bağrınıza basın ve yanağına kalbinizin sesini duyurabileceğiniz güçte bir öpücük kondurun.
Unutmayın ki sevgiyi yaşamak için önce sevgiyi etrafınızda yaşatmanız gerekmektedir.
İlk adımı başkasının atmasını beklemenize hiç gerek yok. Sevgiyi yaşayacağınız ve yaşatacağınız her an kıymetlidir.
Sevmek mi güzel yoksa sevilmek mi?
Hangisi daha fazla cesaret ister?
Bence bu soruların hiçbir kıymeti yok. Siz sevmeyi bilirseniz kıymet verdiklerinizden çok daha fazla sevgi göreceksiniz.
Hemen kendinize büyük bir yatırım yapın. Sevgiyi yaşamaya başlayın.....S.S.





Hayallerin Peşinden Koşmak


Hayallerinizin peşinden ne kadar koşabilirsiniz?
Bu hayalleri gerçekleştirmek için yeterince cesaretiniz var mı?
Yeterince güçlü müsünüz?
Özgür olmanın bedelini ödemeye hazır mısınız?
Sırf hayallerinizin pesinde koşmak ve kendinizi ben de buradayım diyerek hissetmek için, rahatınızdan, konforlu yaşantınızdan vazgeçebilecek misiniz?
Bütün bu soruların cevabi evet ise, adim atmadan önce son bir kez düşünün, bilin ki kendinizi yasamayı seçtiğiniz an, önünüze asmanız gereken bir sürü engel ve başarmanız gereken bir sürü sınav çıkacak. Egonuz sizi kendi kutucuğuna geri sokmak için tüm gücüyle çalışacak ve en kötüsü en yakınınızdakilerin aslında iyi gün dostu olduklarını anlayacaksınız. Size destek vereceğine inandığınız herkes,  sanki bu dünyada değilmiş gibi sırra kadem basacak.
Ok yaydan çıktığı an, tüm bunlara hazırlıklı olun. Tüm bu zorluklara rağmen insanın kendini yaşaması gibisi yoktur. Çünkü hepimiz tam ve bir bütünüz. Kendi enerjisini hisseden insan, aslında sonsuz bir ışık olduğunu görmeye başlayacak ve farkındalığı artacaktır. Teker teker hayallerini yakalamaya başlamak insana ben her şeyi yapabilirim hissini getirir.
Bu noktada tehlike çanlar tekrardan çalmaya başlar. Aman dikkat, kalbinizin derinliklerindeki vicdan, merhamet ve saflığı hiç bir zaman kaybetmeyin. Hayallerinizin peşinden koşmaya başlamadan önceki halinizi hiç aklınızdan çıkarmayın.
Neredeydim ve nerelere geldim. En önemlisi, nasıl ve ne koşullara göğüs gererek geldim olgusunu daima kendinize hatırlatın. Hatırlatın ki elde etmiş olduğunuz kazanımların farkındalığı, başarmanın verdiği hazzı hep yaşayın.
İnsan bir şeyin değerini ya kaybettiği zaman ya da ona ulaşmak için çektiği zorlukları, gösterdiği cesareti, vermiş olduğu mücadeleyi unutmayınca bilir.  Siz Unutmayan Taraf olun. Kendisini keşfeden, ayaklarının üstünde güçlü duran, sevdiği her şeye sımsıkı sarılan onları koruyup kollayan, çevresine sevgi ve mutluluk enerjisi yayan kişi olun.
Kısacası kendiniz olun ve kendi BEN’inizi yaşayın.
Sevgi ile kalın…. S.S.

18 Ocak 2013 Cuma

Kendinize vaktiniz var mı ?


En son ne zaman kendinize vakit ayırdınız?

Telefonunuz çalmadan, bir yere yetişme endişeniz olmadan, o gün yapılması gerekenleri düşünmeden....

Ne zaman, bu gün bir iki saat, sadece kendime vakit ayıracağım dediniz? Gerçekten düşünün bir.
Çok uzun zaman olmuş değil mi?

Çocuklarınızla, eşinizle, anne babanızla, kardeşinizle yakın çevrenizle etkileşimlerde hep koşturdunuz hep onların iyiliği için bir çok fedakarlıklarda bulundunuz, onları korumak kollamak için kalkan olmaya çalıştınız.
Hayatınızda sizin hayrınıza değişen, sizi rahatlatan hiç bir fark oldu mu? Macera aksiyon hareket hayatınızdan eksildi mi? Bir ohhhh be dünya varmış diyebildiniz mi?
Görüyor musunuz ne koşuşturmaca bitti ne de beklenmeyen olayların sizi bir gölge gibi takip etmesi sona erdi.
Neden ?
Sizin de rahat bir nefes almaya, "işte bunu yapmayı çok istiyordum ve yaptım" demeye hakkınız yok mu?

Şimdi gözünüzün önüne gelen karelerin hepsini başa saralım. En baştan yapmanız gereken aslında kendinize kısa bir süre bile olsa zaman ayırmanız, ruhunuzu, vücudunuzu dinlendirmeniz ve enerjinizi yükseltebilmeniz gerekmektedir.
Kendinize vakit ayırdığınızda edinmiş olduğunuz kazanımları, mutluluğu huzuru ve stabiliteyi, çevrenize aynalık yaparak yansıtacak ve aynı güzel enerjileri kendinize çekeceksiniz.
Sevdiklerinizi koruyup kollamanın, onların hep daha iyiye ulaşmasını sağlamanın en kolay yolu, kendinize kısa da olsa vakit ayırmanız, içinizdeki küçük çocuğa kulak vermenizle gerçekleşir.
Gözünüzü kapatın ve içinizdeki çocuğu görün. Onun saf ve güzel enerjisini hissedin ve yüzünüzde o an meydana gelen tebessümü unutmayın. O tebessümü çevrenize yayın ki, tüm saf ve güzel enerjiler size eşlik etsin .

Sevgi ile kalın...
S.S.

14 Ocak 2013 Pazartesi

Kıskançlık



Yakın arkadaşınızda, kardeşinizde, iş ortağınızın eşinde, komşunuzda sizde olmayan ve olmasını çok istediğiniz birşeye sahip olmak istediğinizde etrafınıza nasıl bir enerji yaymaya başlarsınız?
O kişi ile konuşurken içinizden;  vay ... bak uzakdoğuya , Paris'e, Amerika'ya tatile gidiyor ben neden bu tatil evdeyim? Eşine yeni bir araba almış ben bu döküntü ile her gün trafikte çile çekiyorum,
oğlunu İngiltere'de okutuyor biz şu buzdolabını bile değiştiremiyoruz .....demezmiyiz. Örnekler o kadar çoktur ki saymakla bitmez.....
Kıskandığınız birşeyi elde edebildiğiniz oldu mu? Elde etseniz de onun size hayır ettiğini gördünüz mü yada hayal ettiğiniz mutluluğu ve hazzı yakalayabildiniz mi?
Bu soruya yüreğiniz ile cevap verin.

Kıskandığınız ne yada kim ise, o kişi, onu elde edebilmek için acaba hangi imtahanlardan geçmiştir? Hangi seçimleri yapmak durumunda kalmıştır? Ya da hangi fedakarlıklarda bulunmuştur?

En önemli soru, kıskandığınız kişi, acaba toplamda sizden daha çok kazanıma sahip midir? Sizin gibi huzurlu, mutlu ve sağlıklı mıdır? Onun içini kemiren bin çeşit farklı sıkıntısı yok mudur?

Hak etmiş olduğunuz hayatı ve yaşam standardını elde edebilmek için önce kalbinizin derinliklerine inerek kendinizi tanımanız ve kendinize güvenmeniz ve elinizdeki tüm değerlerin önce kıymetini bilmeniz gerekmektedir.
Kıskançlık, insanın kendini tanıması kendine güvenmesi ve aslında yapabileceklerinin farkına varması ile  son bulur. Çünkü hayal ettiğiniz arzuladığınız herşeyi içinizdeki gücü ve kararlılığı hissettiğiniz zaman başaracaksınız....

Sevgi ile Kalın....
S.S.

2013'de hayatınızda değişiklikler mi var?

2013 sizin için değişikliklerin hızlı bir biçimde gerçekleştiği bir yıl  olarak mı başladı?
Uzun zamandır almaya cesaret edemediğiniz yada üzerinde yeterince düşündükten sonra o ilk adımı attığınız bir yıl olarak mı geldi?
Yoksa elinizde olmayan sebeplerden dolayı yaşam şartlarınız veya planlarınız birden değişti mi?
Kendinizi zor bir testten geçer gibi mi hissediyorsunuz? Bu teste yapayalnız mısınız?

Farkındalığınızın yükseldiği bu yeni dönemde, aldığınız kararlara güvenin ve arkasında durun. İlk adımları çok zor olabilecek gibi gözüken bu kararlar, insana "acaba doğru mu yapıyorum?" sorusunu mütemadiyen sordurur.  Her başlangıç zordur. Yeni bir ev, yeni bir iş, yeni ortaklıklar, yeni birliktelikler, yeni adımlar....

Atmış olduğunuz yeni adım uzun soluklu bir sürecin başlangıcı olduğundan, işin başında şartların ve yapmanız gerekenlerin hayalinizden çok daha farklı olduğunu deneyimleyebilirsiniz. Yeni adımın size getireceği sınavlar da vardır. Bu imtahanlardan geçmek için sabretmek ve sebat göstermek önemlidir. En önemlisi, her zaman dik durmaya güçlü olmaya çalışmış olduğunuz enerjinize şu an her zamankinden daha çok ihtiyacınız olacaktır.
İnsanın Ego'su değişikliklere karşı koymak ve stabiliteyi korumak üzerine kurgulanmıştır. Siz, yeni çerçevenizi Egonuza tanıtın ve "BEN yeni karar alana kadar, yaşamım planlamış olduğum bu yeni çerçeve içinde olacak ,kendini yeni koşula göre adapte et" deyin.

Mutluluğunuz farkındalığınızın artması ile çoğalsın ....
Sevgi ile Kalın...
S.S.